Monday, 29 March 2010

habermas, harvey, baudrillard...

Postmodern kentte, belirli olumlu özellikleri taşıyan bir mahal imajının yaratılması, seyirlik gösteri ve teatralliğin örgütlenmesi, üslupların, tarihsel alıntılamanın, süslemenin ve yüzeylerin çeşitlendirilmesinin eklektik bir karışımı aracılığıyla gerçekleştirilir.(Harvey, Postmodernliğin Durumu) Mimariyi bir iletişim biçimi ve kenti bir söylem olarak ele alan Harvey’den yola çıkarak bugünün İstanbulu nasıl bir söylem üretir? Mimari üslupları postmodern olmayan mimarlar, postmodern bir kentin yaratımına farkında olarak/olmayarak katkıda bulunabilir mi?


Baudrillard’a göre geleneksel siyaset, sınıf savaşımı, toplumsallık, toplumsal değişim kuramları, bireylerin ya da sınıfların ve kitlelerin toplumsal eylemde bulunmaya yeterli oldukları varsayımı artık eskimiş kavramlardır….günümüz dünyası yalnız gösteriyle ilgilenir…böylece postmodern toplum, tüm sınırların, alanların, yüksek ve aşağı kültür, görünüş ve gerçeklik arasındaki ayrımların ve geleneksel felsefe ile toplumsal teorinin barındırdıkları tüm çift değişkenli karşıtların içe dönük çöküşlerinin mevzii olmaktadır. Bu yeni toplumun bireyi olarak kentli, kentinin gerçek-görünüş arasındaki konumunun ayırdına nasıl varır?


E-devlet, şeffaf devlet, ak masa kara masa bilgi hattı gibi oluşumların çokça anıldığı, bilginin artık kamusal alanda daha özgür dolaşacağı ifadeleri modern dünyanın bilgiyi elde eden iktidarını kurar devrinin sonuna ve başka bir döneme geçişe mi yoksa her şeyin kayıt altında tutulduğu, bilginin artık tamamen devletin kontrolüne geçtiği bir döneme mi işaret eder? Habermas’ın sözünü ettiği kamusal alan -formel devlet aygıtının dışında duran, yurttaşlara ait toplanma, eleştirel kamusal tartışma ve eylem alanı- her iki durumda da kendini gerçekleştirebilir mi? Buna bağlı olarak hedeflenmiş derinliksizliklerin kentinde(Jameson) yeni kamusal alanın kentteki mekansallaşması nasıl değişir?

No comments:

Post a Comment