Monday, 29 March 2010

soja, habermas, jameson üzerinden bölünerek çoğalan sorular

Habermas'ın metnine daynarak;
Metropolis kavramının eleştirildiği, kentlerin kurtarılmaya, bölünmeye, düzenlenmeye, temizlenmeye çalışıldığı bir yüzyılın ardından, kent kavramı hala yerini bulmamış mıdır? Daha ne kadar "düzenleme" denemeleri yapılmalıdır? (Kimin düzeni? Neyin düzeni?)
Bizim şehir kavramımız "bir yaşam biçimi"ne bağlıysa, yaşam biçimlerinin sürekli değişim içinde olması, daha da önemlisi, değişim hızının teknolojik gelişmelerle birlikte fazlasıyla artması kentlerin bu yeni yaşam biçimlerine yetişmesini zorlaştırmış mıdır?
Bunun düzensiz(?) kentleşmedeki rolü nedir?
Bu değişme hızı artışının yanı sıra, kentteki her grubun aynı imkanlara sahip olamaması (dışlanması, dışlaması, vs.) nedeniyle aynı oranda değişim göstermemesi de düzensiz(?) kentleşmede ne kadar rol oynamaktadır?
Jameson'ın metnine dayanarak;
Tafuri'nin "kimse bir 'sınıf mimarisi' bekleyemez, mümkün olan mimariye bir sınıf eleştirisinin getirilmesidir" düşüncesi nasıl şekillenmiştir? Sınıfların mimari yapılaşmasını görememesinin sebebi ne olabilir? (İletişim teknolojilerinin azlığı mı, bunları görüş alanının dışında bırakan bir yaşam alanına sahip olması mı, yoksa bunları kabul etmek istememesi, kendine görmek istediği gibi bir dünya yaratmış olması mı?)
Postmetropolis'e dayanarak;
Metin boyunca üzerinde ısrarla durulan eşitsizlik, kutuplaşma, statü, katmanlaşma, heterojenleşme, çeşitlilik gibi kavramların hepsi "AYRI OLMA" durumunun aslında nasıl da her yerde olduğunu gösteriyor. Birey de artık kentte ve sosyal çevresinde ayrışmayı normal karşılayabiliyor. Ancak, durum böyleyken, bireyin hata yaptığında "ben de insanım" diyerek ortak noktaya atıfta bulunması, kendi gelir/meslek grubuna ait konut bölgelerini tercih ederek benzerleri ile yaşamaya çalışması, reklamlarda görülen yaşam/insan biçiminin gittikçe daha da benzer fiziksel özellikler kazanması, özetle "ayrı" olmak değil "bir" ya da "benzer" olmaya yönelik eylem ve imgeler bunun tersini mi ima ediyor? Aslında ayrılırken birleşmek, giderken dönmek mi istiyoruz? Ya da bu sadece bireyin tek başınalığa geçiş dönemi için ürettiği bir alışma taktiği mi?

No comments:

Post a Comment